500 days of Summer
Shutter Island(2010 olabilir)
Public Enemies(Muhteşemdir)
Inglourious Basterds
District 9

inglourious basterds
district 9
moon
the road
el secreto de sus ojos

Title display default bölümünden ayarlayabilirsin. önce account yazan yere tıklayıp ardından "site preferences"e girmen gerekiyor.


2009 için:
Away We Go
It's Not Me, I Swear(sanırımm 2008 in sonunda çekilmiş bu)++
Cell 211++
The Secret in Their Eyes++
I Killed My Mother++
Lebanon+
Mao's Last Dancer++
Moon+
Nowhere boy+
The Damned United ve atladığım birkaç film daha. +'lılar biraz daha iyidir belki de.

ispanyolca. özellikle amerikada konuşmamak suç neredeyse. millet harıl harıl ispanyolca öğreniyor.

flemenkçe, çince, arapça. ( gider sırasına göre:) )

rusça veya çince. ama bence çince.

nerede yaşayacağınıza göre değişir. arkadaşların dediği gibi yeni dünyada ispanyolca gider. türkiye'de yaşayacaksanız, özellikle ticaret yapan firmalara hizmet vermekse amacınız, rusça veya çinceden birini düşünün. 1.si bu bölgelere ticaret hacmi her gün daha da büyüyor. 2.si genelde bu adamlar ingilizceden çok anlamıyor.

rusça kesinlikle düşünme bence. tonla azeri var senin alcağının yarısı ücretle çalışcak. heryerde onlar var. nerde yaşıyacağına ve mesleğe göre de değişir.

exactly çince...

ya ispanyolca ya çince

italyanca. telafuzu öngörülebilir ve akıcı olmasıyla yabancı diller arasında bir numara benim gözümde. yeni başladım öğrenmeye çalışıyorum bende. ingilizceye de pek benziyor zorluk çekmezsin. ha bide italyanca/fransızca/ispanyolca benzerliğinden haberin var sanırım tercüman isen italyancayı iyice kavrayınca hayvanlaşma yoluna gidebilirsin bu sayede.

hayvan hem uzun yoldan gelmiş hem de yepyeni bir ortama getirilmiş. bir iki günde normal davranmasını beklemek saçma olur zaten. kaçması, ürkek davranması normal. zamanla alışır. siz görebileceği bir yere mama, su, süt koyun. alternatif olarak yoğurt da koyun. bu arada hasta olup olmadığını anlamak için uzaktan da olsa kontrol edin. hırıltılı nefes alıyor mu, halsiz mi, titremesi falan var mı bakın.. bir de kum kabına bakın, kan ya da aşırı sulu kaka görürseniz doğru veterinere götürün. ama sağlığı yerindeyse eninde sonunda bir şeyler yiyecektir.

normaldir. büyük ihtimalle getirdiğiniz araçta motor sesinden ve trafik gürültüsünden korkmuştur. şimdi de alışkın olduğu kokuları alamadığı ve annesini bulamadığı için son derece korkmuş ve mutsuz haldedir.

öncelikle mama tabağını, suyunu sürekli kontrol edin, azalma varsa yemek yiyiyordur. bir de kumunu kontrol edin yediğini yapıyor olması da gerekli. eğer kumuna yapmamakta inat ediyorsa kumun yerini beğenmemiş olabilir.
yemek kabının karşısına (asla yanına/yakınına değil) koyun.

o henüz yavru, bebek gibi düşünün. üstelik gayet stresli bir durumda bu yüzden size çok ihtiyacı var.
kedinin saklandığı yere gidin, yere, sizi görebileceği bir yere oturun. mümkünse yüzüne bakarak, değilse de olduğunuz yerden sakin bir ses tonu ile kedicikle konuşun. (ben veterinerin bile eldiven kullanmadan dokunamadığı vahşi bir kediyi konuşa konuşa 3 günde kendime alıştırmıştım.) ses tonunuzdan kedi size güvenebileceğini bilmeli. başta ona zarar vermeyeceğinizi anlatın sonrasında ne anlattığınız çok da önemli değil, ses tonunuz sakin olsun yeter. bu en az yarım saat süren bir seans olabilir. devamında mama kabını bulunduğunuz yere bırakın. ve odadan çıkın. sesiniz onu sakinleştriecek, mama kokusu da sakin birinden yemek alabileceğini gösterecektir. beslenecek ve aç bırakılmayacak yani.
bir süre için bütün evi kediye açmayın, ihtiyaçlarını giderebileceği bir odada sakinleşecektir. (o dadan kastım gerçekten oda; tuvalet, banyo v.b kapatmayın hayvanı)
sakinleşince evdeki diğer kapıları açarsınız o da merakla keşfetmek isteyecektir zaten.
bir de evde gürültü, aniden ses yaparak stres yapabilecek şeyleri kontrol altına almaya çalışın.(ör: kedi ile bulunduğunuz odada titreşimi ve melodisi açık, deli gibi öten bir cep telefonu olmasın)

birbirinize bir kaç gün süre verin, herşey yoluna girecektir.

bir süre evin tek bir odasında kalsın. diğer kapıları kapatın. oraya alışınca yavaş yavaş diğer odaları da açmaya başlayın. birden bire kocaman evde kaybolmuş gibi hissetmesin yavrucak.

lütfen alternatif olarak süt veya yogurt koymayın. koyacaksanız da sulandırarak koyun. yanlış bilinen gerçekler olarak bizim sütler onlara iyi gelmiyor.

yukarıdaki önerilere katılıyorum, özellikle tek bir oda ve size güven duyması konusundaki önerileri lütfen uygulayın. bir de whiskas mama vermeyin kediciğe lütfen. ileride çok büyük sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. hatta mümkünse önceden ne yiyordu, onu öğrenmeye çalışın. eski alışkanlıkları yeni evde olursa adaptasyonu daha rahat olur yavrucağın. ama ne olursa olsun, uzun vadede whiskas ile beslemeyin.

meeawedit: whiskas için özellikle şu entryleri okuyun: www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com

whiskas yedirmeyin önerisine ve yoğurt süt konusundaki dileklere +1 benden!
az önce duyuruda başka bir arkadaşa da daha önce bir duyuruda yazmış olduğum cevabı yolladım. beslenme ve barınma ihtiyaçları için siz de ona bakabilirsiniz.
ilgili duyuru (git: #106102)

kaliteli mama belki bütçenizi biraz hırpalayacak, ancak ileride hem kediciğin sağlığını koruyacak hem de sizin cebinizden daha büyük paralar çıkmasının önüne geçecektir.
illa market maması derseniz; market mamaları içinde en ucuz ve güvenilir olanı goody'dir. bana veterinerim tavsiye etmişti.

geri giderlerken çok fazla yakıt sarfiyatı yapıyorlar diye biliyorum.

valla bu hadise lost sayesinde gündeme geldi bir ara. bildiğimiz anlamda bir geri vites yok ama thrust reverser adında bir özellik var. bu sayede geri gidebiliyorlar galiba.

www.eksisozluk.com

Aslında çoğu uçağın geri geri gitmesini sağlayan powerback diye bir özelliği vardır. Ancak böyle bir durumda motordan kaynaklanacak olan güçlü hava akımı çevredeki objelere zarar verebileceği için çok tercih edilmez. Genelde Avrupa'da sadece pervaneli uçaklarda izin verilir bu durumda. Ancak ABD'de daha büyük uçaklarda da kullanılabiliyor bu powerback zımbırtısı.

Sonuç itibariyle uçakların böyle bir özelliği olsa da çoğu havaalanında uçakların geri geri gitmesini sağlamak için pushback işlemi uygulanır. Bu da uçakların geri geri gitmesi için başka bir araç tarafından önden itilmesi manasına gelir.

Edit: Özelliğin adı powerback değil tabi ki, reverse thrust. Bu özelliğin uygulanarak geri geri gitme işleminin adı powerback.

O yüzden kendileri değil, altlarında dolaşan çekici araçları yapıyor o işi.

Yahu natura horror vacui kısmen açıklamış ancak uçaklar geri giderken fren yaptıklarında bir destek olmadığı için kuyruk kısmının yere çarpması çok kolay (Bir uçak resmine bakınca anlarsınız). Bu yüzden acil durumlar hariç reverse thrust yapılmaz.

reverse thrust da zaten uçak geri gitsin diye değil, uçak ileri giderken daha kolay yavaşlayabilsin diye konmuş bir özelliktir.

Ayrıca TSK envanterinde bulunan fighter serisi uçaklarda(F-4, F-5, F-16) reverse thrust özelliği bulunmamaktadır. Çekici kullanılır gereken durumlarda.

cevap veriyorum. marina mena - just hold me

sabahki kotu psikolojinin sebebi, gorulmus fakat hatirlanmayan, bilincaltina isleyen kotu bir ruya olabilir ya da surekli biseyse bu durum, duzgun uyuyamamaktan da kaynaklaniyor olabilir.

ben rahat nefes alamiyorum mesela ve her sabah uykuda dayak yemisim gibi uyaniyorum. bir de ise basladim, her sabah "kalkmak zorunda olmak" cok koyuyor bana, evimle isim arasindaki mesafe biraz daha kisa olsa, o sabah psikolojisiyle istifa ederdim, neyseki mesafe uzun ve ise gidene kadar aciliyorum biraz.

valla bence gittiğin iş/okul da olabilir mesela. sabah, mevzubahis işin okulun başlangıcında hayata küsersin, akşam da bitişinde kendine gelirsin, ertesi sabaha kadar unutursun falan. hele hele işe yeni başladıysan, alışmaya çalıştığın bir zamansa, o kadar doğal ki...

ama yaz dönemindeyim, çalışmıyorum, iş yok güç yok diyorsan, bilemedim onu.

Normaldir efendim. Eğer işinizden, okulunuzdan, karşılaştığınız insanlardan, her gün yapmak zorunda kaldığınız faaliyetlerden nefret ediyor, bunalıyorsanız son derece normal. Bende 6-7 senedir var. Malesef yapmak zorunda olduğum işi yaptığımdan, nefret ettiğim bir işi yapmaktan kaynaklanıyor, başka bir sebebi yok bunun. Biraz daha dingin, sakin uyanmak için yemediğim polen, içmediğim sarı kantaron, yutmadığım pharmaton vitamin falan kalmadı ama en ufak bir faydasını dahi göremedim. Bir kere içselleşince düzeltmek zor. Ama belli bir süre sonra alışıyor insan ;=)Kafaya takmamaya çalışın bu durumu. Taktıkça daha da büyür. malesef ki sizi sabah gözünüzü açtıktan saatler belki dakikalar sonra nefrete sürükleyen şartlar değişmedikçe ya da onlara olan bakış açınızı 180 derece değiştirmedikçe pollyanna veyahut "hayat sevince güzel ayşecik" gibi uyanmak çok zor.

evet çalışıyorum. evet işimi sevmiyorum da hani ciddi ciddi nefret ediyormuşum heralde.

bende de var aynı durum. akşamları daha fazla konuşuyorum, daha sosyalim, daha olumluyum, daha sevgi doluyum, daha yaratıcıyım. sabahları ise zombiden farkım yok. içimdeki tüm kötü hisler ve düşünceler merasim halinde her gün bıkmadan usanmadan kendini gösteriyor sabahları. öğle yemeğinden sonra eh işte biraz daha iyi hissediyorum. ama ancak akşamları kendime geliyorum. mesaili çalışanların, 9-6'cıların kabusu bu. çoğu kişiye olduğunu varsayıyorum..

karar verildiği anda uygulayan biri olsaydım ve hayatımın sabah karar aldığım ve akşam karar aldığım diye iki farklı versiyonu olsaydı bambaşka iki hayat olurdu . ama şu versiyonu iyi olurdu diyemem herhalde.

bu esnada bunun bir de makro ölçekte olanı var;
(bkz: pazartesi sendromu)
(bkz: tgif)

benim gibi cumartesi de (hatta tam gün) çalışan zavallılar için her günün nev-i şahsına münhasır sendromu var tabii, orası ayrı.

kruvasan olabilir mi acaba?

biraz daha ayrıntı yazayım.

hamburger ekmeğini düşünün. ancak o ekmeğin çapının yaklaşık olarak yarısı büyüklüğünde bir ekmek düşünün. yani şöyle 5cm felan bir çapı var, yusyuvarlak bir şey.

acıbadem

adam poğaça diyor acıbadem yazılmış ehehe :p

şöyle aşağıdaki gibi bir şeyden mi bahsediyorsunuz yoksa mini hamburger ekmeğinin içine konmuş kaşar, salam, vs.'li sandviçlerden mi?
www.ekmeksanati.com

1.bp.blogspot.com
bunun içi boş olanı mı? oysa pastane işi mini poğaça deniyor ama spesifik bi adı var mı bilemedim.

dışı şuna benziyor:
img.blogcu.com


ama içi boş. peynir, patates felan yok. resimdekine benzese de tadı biraz farklı benim dediğim poğaçanın.

cuma günü kalkıp gidip tekrar sormak lazım adını satıcıya.

brioche mu diyorsun acaba?

ağzımın suyu aktı oruçlu oruçlu

çok da güzel olur.

tavuk-mantar birbine yakışan tadlar. yapın gitsin.

uyar, olur

et suyundan daha guzel olur

o sözleşme ne yazık ki sizi bağlar. özel sektörde neredeyse bütün şirketler çalışanlarına böyle sözleşmeler imzalatır. bu ayrılırken kozların işverende olmasını sağlar ve neredeyse hepsinde "bu sözleşme tarafların bir itirazı olmadıkça her sene yenilenir" anlamına gelen bir cümle vardır. istifa ettiğiniz taktirde ise yine o sözleşmeye dayanarak sizden bir miktar tazminat talep edebilirler. yine "eğer verirlerse" sözleşme örneğiyle bu konularda uzmanlaşmış bir avukata başvurup onun yardımıyla yola devam etmek çok iyi bir seçenek olur.

sozlesmede otomatik bir yıl uzar diye bir ifade yoksa muhtemelen ihbar suresi sonucunda ayrılabilirsin.yok uzadıysa iyi bir tazminat seni bekliyor.sozlesme kopyasını bir avukata goturmeden bir sey ogrenemezsin muhtemelen.

Patron "istifa dilekçeni muhasebeye bırak ve cevabı bekle" dediyse isi yokusa surmeyecektir bence. Normal ihbar surecini baslatacaktir ve >1ay icinde yeni isinize baslarsiniz sanirim...

@ yilmazyildirim;

evet öyle dedi ama ondan önce de kendinden emin bir tavırla "sözleşmen bitince çıkarsın" dedi. muhtemelen istifa dilekçeme cevap olarak sözleşmem bitince çıkabileceğimi belirten bir belge verecek bana.

Eğer hususi olarak süreli imzalamadıysanız(ki 2007'de girmişsiniz, süreli sözleşmeler kısa oluyor, birden fazla kere de yapılamıyor),iş Sözleşmeleri süresizdir.

İşe gireli 3 seneden fazla olmuş, bu durumda 8 haftalık ihbar süreniz var.Bildirimi yaptıktan sonra bu sürenin sonunda iş akdiniz fesih olunuyor. Ancak bu ihbar süresi sözleşme ile artırılmış olabiliyor. Sözleşmeyi görüp ihbar süresinin artırılıp artırılmadığına bir bakın.

Yalnız bu durumda herhangi bir tazminat(kıdem,ihbar) alamıyorsunuz diye biliyorum ama yönetmelik/genelge gibi idari işlemlerle oluşturulan birtakım kurallar var, onlara göre bir iki durumda alınabildiğini hatırlıyorum kişi kendi ayrılsa da, o kısmını incelemek lazım.

@ divit

ben girerken bir senelik sözleşme imzaladım ama 3 senedir burdayım ve aramızda 3 senedir sözlşemenin lafı bile geçmedi.

@ turcopolis

tazminat falan istemiyorum. sadece beni bıraksın istiyorum. peki sözleşmenin fotokopisini bana vermek zorunda değil mi? birazdan çıkıp istiycem de.

"aradan 3 yıl geçti ve başka bir sözleşme imzalamadım" yerine "aradan 3 yıl geçti ve başka bir sözleşme imzaladım" yazmışım. düzelttim şimdi.

iş sözleşmesinde otomatik uzama diye bir şey yoktur. iş sözleşmeleri esaslı sebep olmadıkça belirli süreli yapılamazlar ve birden fazla uzatılamazlar. o yüzden senin o sözleşmen belirsiz süreli sözleşmedir.

2007'den bu yana orada çalışıyorsan 3 yılı doldurduğunu varsayıyorum, ihbar önelin 8 haftadır. Ama konuşarak ve anlaşarak 2 hafta çıkarsın büyük ihtimalle.

eğer yıllık iznini kullanmadıysan İK ile görüşüp yıllık iznini ihbar süresinden düşürtebilme gibi bir seçeneğin olabiliyor çoğu zaman.

@ ehlana

evet biliyorum ama yıllık iznimi kullandım bu ayın başında. zaten dediğim gibi, ihbar süresinden daha büyük bir sorunum var şu anda. bir de sorumu yineliyorum arkadaşlar.. sözleşmenin kopyasını ben kaybettim sanırım, 3 yıl geçmiş aradan.. tekrar fotokopisini isteme hakkım var değil mi?

fotokopiyi alabilirsin tabiki. neden alamayasin.
bu arada 3 yili gectiysen 8 haftalik bir ihbar suren var. bu konuyu zaten herkes belirtmis. 8 hafta devam etmen gerekir ancak 8 hafta devam etmem diyorsan bu 8 haftalik ucreti sirkete odemek zorunda kalirsin. en azindan ben eski isimden ayrilirken boyle belirtilmisti bana ama kavga gurultu 1 haftada cikmistim, tazminatsiz parasiz pulsuz.

ya kesin olarak şu markayı al demeyeceğim ama olabildiğince az "özelliği" olan bir makine al. madem tek yaşıyorsun kilo kapasitesinin de çok olmasına gerek yok. 55 programlı çamaşır makinesine dünyada hiç kimsenin ihtiyacı olmaz.

solo dedikleri bildiğin çamaşır makinesi, ankastre olanlar muftakta dolapla aynı renk falan oluyo ya gizli gibi, onlardan. onu boşver.

çamaşır makinelerinin özellikleri 3 aşağı beş yukarı aynı.
5 yada 7 kg yıkama kapasiteli yaşadığınz yerde servis problemi olmayan bir marka seçmenizi tavsiye eedrim.

bende şu var. fiyatı da makul:

www.vestel.gen.tr

bekarken kullanıyordum. evlendim, hala kullanıyorum. uzay üssü gibi bir kontrol paneli yok. kullanımı kolay. hızlı ve ekonomik programları var. 1 buçuk senedir sorun çıkarmadan çalışıyor. a sınıfı, az elektrik tüketiyor. tavsiye ederim.

bir de bu çamaşır makinelerinde tek su girişli/çift su girişli ayrımı var.. halen aralarındaki fark ne bilmiyorum. onu da araştır derim almadan önce.

bizdeki, camasir makinesi hotpoint marka yanilmiyorsam, super birsey degil oyle gorunus olarak, cok fazla programi da yok, ama cok ideal, ekonomik, yari yuk, ve hizli gibi opsiyonlari var. en guzeli de kurutucusu var, kurutucu icin erteleme ve sure ayarlayabiliyorsun. bence yalniz yasan birisi icin bu ozelliklerde bir makine ideal.

@Labyrinthe, kurutmalılar çok pahalı oluyor sanırım, yani iki gündür araştırmalarımda hep öyle rastladım. hotpoint uygun mudur? model ve fiyat hakkında bilgi verebilir misin?

@all,

çok teşekkürler. bu arada montajı da sağlıyorlar di mi? internetten sipariş veren oldu mu hiç? haftanın 5 günü de çalışıyorum, nasıl olacak bilmiyorum..

internetten almadım gerçi ama makine evinize getirildikten sonra servisten randevu alıyorsunuz. evinize gelip ücretsiz kuruyorlar.

www.bosch-home.com

2200 W iyidir.

www.hepsiburada.com

torbalı alma dayı. torbasız al

torbasızları temizlemek acaip zor. her tarafın toz oluyo sonra kendini de temizlemek için yarım saat harcıyosun . en iisi torbalı. rowenta silence force süper. 2200 watt. adından da anlaşılacağı gibi çok sessiz de.

torbalı al. beko kangaroo almıştım ben. 2 yıldır kullanıyoruz. 2000w. torbası bitti gittik aldık servisinden. beko-arçelik servisleri her semtte üçer tane olduğu için sorun olmuyor.

www.kolayesyam.com

sıkı bir elenkrikli süpüge kullanıcısı olarak diyorm ki, kesnlikle torbalı alın. torbasızı boşaltmya çalışmak ölüm...

60 liralik sinbolardan da alma. ya da "ufacik motordan ne kadar gurultu cikabilir ki allahaskina" tadinda bi merakin varsa al.

aldım, memnuniyetle kullanılıyor. 2300w, süper çekiş.

www.arcelikten.com

bosch

çok açık ve net söylüyorum, servisi ne kadar bol olursa olsun elektrik süpürgesi olarak arçelik ve beko'dan uzak durun. bu amcaların yapmayı beceremediği tasarım özürlü, adamı delirten tek şey varsa o da elektrik süpürgesidir. hortmu dönmez, tekerleği takılır, kabloyu sarmaz.

abiler anlamadım ya bende philipsin torbasızı var. bir haznesi var böyle kova gibi. arada kapağını açıyorum tutma yeri var tutup çıkarıyorsun kovamsı hazneyi. götürüp çöp konteynırına döküyorsun. ne toz var ne pislik.

demekki torbasızlar cins cins..

kitap alıyorum ben en çok..

ben genelde, kitap ve CD/DVD alışverişi yapıyorum, özellikle şu da satılsa iyi olur dediğim bir şey yok; ancak kapıda ödeme seçeneğinin yaygınlaşmasını isterim.

Elektronik zamazingolar üstünde duruyorum, onlar yoksa da kitap.

Peki gittigidiyoru ne sıklıkla kullanıyorsunuz arkadaşlar?

gittigidiyordan bikaç bişey aldım. herseferinde pişman oldum. güven vermiyo hiç.

kitapyurdundan kitap alıyorum en çok

Gittigidiyor üstünden 5 şey aldım 4 şey sattım ve en ufak bi pürüz yaşamadım. Artık sahibinden.com'dan veya donanimhaber.com'dan elden alışveriş yapsam da, hala bakarım almadan önce. GG neticede hepsiburada gibi bir site değil, sadece aracı kurum.

kitap
evcil hayvan yemi/maması
küçük elektronik eşyalar
ev aksesuarları
akvaryum gereçleri
puzzle, maket

genelde bu tip şeyler. gittigidiyor'u hiç kullanmadım şu ana dek.

gittigidiyor ve nadirkitap'tan kitap alıyorum. başka da birşey aldığım yok.

gg'den iki yıl önce 300e yakın ugg bot satmıştım
o zamanlar türkiye'de satışı yoktu. bu tip bir ürün bulup iyi de bir ürün sağlayıcı bulunca çok iyi oluyor, lakin bugünlerde ben de bir şey bulamıyorum satacak

bir süredir çiçek sepeti ile haşır neşirim. çok pratik bir şey, yapanın ellerinden öperim. önceden özellikle bilgisayar parçası, elektronik eşya için sık online alışveriş yapardım. son zamanlarda yemek siparişi yapıyorum sadece. bir de fiyat araştırıyorum.

gittigidiyor kullanmadım hiç. ikinci el için internet biraz riskli görünüyor açıkçası. şu yöntemi kullanmışlığım var: forum sitesinde almak istediğin aletin sahibiyle irtibat kurulur, fiyatta anlaşılır. sonrasında satış sahibinden.com üstünden gerçekleştirilir. aynı şey gittigidiyor üstünden de yapılabilir tabi. ama ürünü direkt sitede beğenip alma işine ısınamadım, ikinci elde önce satıcıyla görüşmeyi tercih ederim.

gittigidiyordan sadece kitap alıyorum. genelde çok eski kitaplar oluyor.

balık yağı ve vitamin alıyorum, iherb.com dan
gittigidiyor ve sahibinden.com dan da enteresan meyveler kuruyemişler filan denk gelirse alıyorum.

Cevaplarınız için teşekkürler arkadaşlar. Gerçekten yazdıklarınız yardımcı oluyor.

gittigidiyordan fotoğraf makiesi kıyafet ayakkabı filan aldım baya, sorun da çıkmadı, genelde kontrol ederim, otururken mağaza dolaşmak gibi oluyo.
bi kaç farklı siteden ıvır zıvır ürün aldım, bi de işte toplu kitaplarda indirim yapan siteler vardı onlardan aldım bi kaç şey.

ebay'den paso gadget alıyom. ekran koruyucusudur, anahtarlıktır vs vs..

dealextreme.com burdan bok püsür ne bulursam alırım.

deizm diyorum ben de

tam olarak bir şeye oturmuyor. ayrıca hastalık değil ki bunlar üç cümle şikayet dinleyip tanı konulsun.. hepsi, hakkında yüzlerce kitap yazılmış felsefik kavramlar ve salt dini inanç türlerinin çok ötesinde görüşler. ama en yakın yine septisizm gibi duruyor. ucundan agnostisizm de var.. deistlik ve nihilistlikle alakası yok.

ben buna kafam güzel dünya güzelizm diyorum. "tanrı varmış, yokmuş bize ne?" anlayışından yola çıkıyor.

"koy götüneee..." akımına kapılmışsın arkadaşım.

@merhum :D güzel tespit

agnostisizm ya varsa'cilik degil, bunlar bilinemez, o yuzden de salla gitsincilik; bence siz agnostiksiniz. deist ya da nihilist degilsiniz kesinlikle. deist olmak icin tanri'ya inanmaniz lazim.

en.wikipedia.org

dini kayıtsızlık diyorum ben.

sen bu şekilde mutlu ve huzurluysan ne olduğunun ne önemi var ?

Bence kim ne derse desin, doktora gitmelisin, bu sorunu burda halledemezsin.. hayatina dewam etmek mi? sen kendi yaşadiklarindan hoşnut degilsin ki.

doktora git psikiyatriye ve endokrinolojiye bence..orda ne olduğunu söylerler bence..

hepsi bence yani

Çok atipik bir durum.
Psikiyatristlerden yardım al derim.

galiba biseksüelsin. biseksüelliğin de kime göre normal olduğu değişkendir. sen bence bu durum, normal mi değil mi buna karar verememişsin. biraz böyle takıl bakalım. belki cinsel yönelimin değişir.

hasta değilsin. sadece cinsel kimlik arayışındasın.. istediğin kişiyle yat kalk. hislerine göre hareket et. zamanla kendine bir yol çizmiş olursun.

Gerçekten çok ulvi cevaplar gelmiş. "İstediğinle yat kalk" falan izni kopardığına göre sıyır pantalonu. Te allaam. Neyse, bak baştaki 3 yorum elle tutulur mantıklı. Sen onları dinle. Bu hayatının geri kalanını ilgilendiren bir durum. Daha sonra çoook pişman olabilirsin yaptıklarından. Bir uzmana görün mutlaka. Herkesin başına gelebilecek bir şey olabileceği gibi bıçak sırtı bir durum aynı zamanda.

neden tedavi edilmesi gerek onu anlamadım? istediğiyle yatıp kalksın evet tekrarlıyorum. bunun neresi kötü? önce cinsel deneyim yaşaması gerek, şu anda erkek türü ona bilinmez geldiği için bu kadar ilgisini çekiyor.. merakı varsa gidersin. ardından hayatına eşcinsel/biseksüel/heteroseksüel olarak devam edebilir. hasta olduğuna inandırırsak, git tedavi gör dersek kendisine ne gibi bir yararımız dokunacak? bu ülkede yaşıyorsan insanların %95'i zaten bunu söyleyecek. "git tedavi ol potansiyel eşcinselsin sen" yorumunu yapıştıracak herkes.. senin bile beynine işlemiş, "bundan kurtulmanın bir yolu var mı?" diyorsun sanki lanetlenmiş gibi. 89'lu olduğunu varsayarak henüz kendine cinsel bir yön çizecek deneyim ve karaktere sahip olmadığını düşünüyorum. kafana kazınmış etik normlarla hislerin mücadelesini yaşıyorsun. zamanla olgunlaşacaksın. istediğini yapmanın seni bu hayatta daha mutlu hissettirdiğini göreceksin ve geçecek.. doğal bir süreç yaşıyorsun bence.

o değil de bir sex addict de ekşiduyuru'ya lazım sanırım. susuyorum ben.

@erci

hiç kimseyi cinsel tercihinden dolayı "hasta" kabul edemezsin. bu bir tercihtir. ben straight olmama rağmen böyle bir yorum yaptım. çünkü bu şekilde mutlu olan insanlar var. nasıl mutlu oluyorlar. bunu ben anlayamam, sen de anlayamazsın. ama direkt tedavi ol demek hiç doğru değil.

"bundan kurtulmanın bir yolu var mi?" demissin ama, yani sen icinde bulundugun durumdan rahatsizlik mi duyuyorsun? oyleyse neden? bu neden sorusunu seni yargilamak icin degil, kendi duygularini daha anlayip uzerinde dusunmen icin soruyorum.

Anlattiklarin seni "hasta" biri yapmiyor. Her zaman en onemli sey, insanin kendisini her seyiyle, bir butun olarak kabul edebilmesi ve huzuru elde etmesidir.

herhangi bir sekilde rahatsizlik icindeysen bir klinik psikologtan ya da psikiyatristten yardim alabilirsin.

dehsete dusmus durumdayim, eksi duyuru'dan boyle konularda medet ummanin sakincasi bu iste. git tedavi ol demis insanlar, aklim almiyor. sunu diyenler cinsel yonelim, tip, psikoloji vs konusunda hangi bilgi ve uzmanliga dayanarak demisler bunu?

neyse, soruna donecek olursak, escinsel ya da biseksuel olmak demek herrrr onune gelen erkek ya da kadini arzulamak demek degildir. straight erkekler nasil tum kadinlari cekici bulmuyorsa, farkli yonelimdekilerin de sadece bazi insanlari cekici bulmasi normal.

duygularin, hislerin ya da arzularin icin kendini suclamana, kotu hissetmene gerek yok. kendine hemen su anda bir kimlik yaratip omur boyu ona bagli yasamana da gerek yok. erkeklerle cinsel yakinlik kurmanin yanlis oldugunu dusunuyorsan erkeklerle cinsel yakinlik kurmazsin, olur biter. ama kendine karsi durust oldugunda, toplum ne der, ailem uzulur vs kaygilarini bir kenara biraktiginda erkeklere daha buyuk bir cekim duydugunu fark ediyorsan da bu utanilacak, hastalikli bir durum degil. o bayan su sekil giyinir, bu bayan bu sekil giyinir. toplum baskisi olmasa escinsellik, biseksuellik vs'nin ne kadar yaygin oldugunu bilir, daha rahat olurdun belki. tarihle biraz ilgilenirsenbunu tabu haline getirmemis cok toplum olduugnu gorursun.
cok takma kafana, su yatagini bulur :)

freud'a göre herkes biseksüel doğar.

çürük 'ün eski bi şarkısının adıdır kimimben bayada serttir hardcore - punk içerir

@okuryazar: en azindan ben kendi adima kimimben89'un yasadigi duygulari bir hastalik olarak gormuyorum. Kendisi bir seylerden rahatsizlik duyuyorsa ve bunu kendi icinde cozume ulastiramiyorsa profesyonel bir yardim alarak kendi kimligini daha "saglikli" bir sekilde yapilandirabilir. Yani "su yatagini bulacakken" birisi ona daha hizli ve dogru bicimde yatagi gosterebilir. Demek istedim.
Acikliga kavusturmak istedim.

@kimimben89 sanırım yazdığım yorumun içinde yalnızca özel gözlüklerle görülebilen bir tedavi kelimesi var ve @sir gawain ve @athmosphere o gözlüklerden takıyor. sende de o gözlüklerden varsa bir başka şekilde anlatayım ama bu sefer yorumumda bulunmayan neyi okuyacaklar çok merak ediyorum. Ben durumunu hastalık olarak görmüyorum. Tedavi edilecek bir şey de yok. Gay'ler seni kendileri gibi görmesi normal. Ben Gay olmadığını varsayıp bunu anlamanın yolunun deneme yanılma olmasının tehlikesinden bahsettim. Eğer öyleysen ve hayatına bu şekilde devam edeceksen zaten sorun yok. Ama ne istediğinden emin olmadan dur bir deniyim uymazsa bir daha yapmam dersen daha sonra çok pişman olabilirsin. Eşcinsellik bence de bir hastalık veya anormallik değil. Ama nasıl bağnazların Eşcinseller cehennemliktir saçmalığına kulak asmaman gerekiyorsa kraldan çok kralcı olanların da "bunu yaşamalısın, bir erkekle yatmadan nasıl bilebilirsin" saçmalığına da kulak asmamalısın. Sana git tedavi ol demedim. Bir uzmana görün dedim. Psikologlar senin ne hissettiğinden emin olamadığın zamanlarda senin kendine sorman gereken soruları daha doğru seçerler. Ne hissettiğini söylemez, kendinin anlamanı sağlarlar. Bunun sonunda kendini kasmayı bırakıp eşcinselliği kabul de edebilirsin, hissettiklerinin bambaşka bir sebebi olduğunu anlayıp belki de bu hislere son da verebilirsin. "Yaşamadan nereden bileceksin" adamlarından daha yararlı olur.

@atmosphere, bana cevap vermeden önce ne yazdığımı okursan sevinirim. Bana ayar verenin yorumuyla gaza gelip yazdığında iş iyice boka sarıyor.

Edit: Ahahaha şimdi okudum, @okuryazar da aynı gözlükten takıyormuş. ya da o da @athmosphere'in yorumunu okumuş.

Sonuç:3 tane "tedavi" ve "hastalık" kelimesine takan arkadaş var ama bu kelimeleri kullanmış kimse yok. Sanırım arkadaşlar Psikoloğa gidenlerin deli kabul edildiği ülkelerden yazıyorlar. Acil şifalar.

bence ringo nun yaptığı tüm şarkılar kötü

Kime göre neye göre tabi de, tüm zamanların en kötü 50 parçası arasına 48. sıradan Beatles'ın Ob-La-Di, Ob-La-Da parçası girmiş: arsiv.ntvmsnbc.com O kadar ipe sapa gelmez gruplar ve parçaları varken haksızlık olarak niteliyorum da :) Madem merak ettin, böyle de birşey var.

@tembel degilim useniyorum ben özellikle onları çok seviyorum. ayrı bi havası var. 500 days of summer da summer karakteriyle çok özdeşleştirmiştim kendimi bu yüzden. hatta sözlüğe de yazmıştım; (bkz: #19836830)

@Lethe oha diyorum. en sevdiğim parça lan o benim.

bence var.
ne kadar fanatiksiniz ya?aşın şu saplantıları artık ya.

Ob-La-Di, Ob-La-Da güzeldir ya.

@şaman fanatik değilim çok seviyorum sadece. sevmeyene de saygı duyarım. @tembel degilim useniyorum ile aksi görüşte olduğumu belirttim sadece fanatiklik değil bu. bence var demişsin orası tamam zaten herkesin vardır da ne olduğunu söyleseydin bide.

çoğu şarkısı kötü. bilmem kaç yüz şarkısı var 20-30'u güzdeldir anca

tmm haklısın.biraz atarlı girmişim.
mesela i am the walrus'u hiç sevmem.çok gıcık bi şarkı bence.özellikle iam the bilmemney diye girdiği bölümü.

senin o sevmediğin yere ben bayılıyorum nolacak bu durumda? çok farazi şeyleri tartışıyorsunuz.

sinatra'nın bile var, beatles'ın da olması çok doğal, ki var.

(bkz: fanatikliğe fanatiklikle cevap vermek.)

@şaman evet i am the walrus diğerlerine göre kötü birazcık.

@darknum tartışmıyoruz hiçbişey niye bu kadar abartıyosunuz anlamıyorum. soruyu biraz subjektif yazmış olabilirim ancak basit birşey sordum bu kadar gaza gelmeye gerek yok hemen. gidin sözlükteki trollere filan sataşın ne biliyim. bak hazır ramazan tartışması dönüyor 17 eylül insanlarıyla dalga geçenler var git onlarla uğraş.

@mannomena ne var mesela?

only a northern song ..belki...

veya you gonna lose that girl...bilemedim ki kardeş hepsi güzel..üstte only northern song dedim ama su anda onu dinliyorum nası olacakbu iş..:D

@emre513 dediğim gibi zor. bende onu dinliyordum sen yazdıktan sonra :)

göreceli.
bana sorarsan iyi şarkıları yok, nasıl ve neden bu kadar el üstünde tutulduklarını hiç anlayamamışımdır şimdiye dek.

@turkish tekila bence 50 yıl sonra bile hala yeterince el üstünde tutulmuyor. ama dediğin gibi göreceli. overrated olduğunu düşündüğün için mi sevmiyorsun yoksa gerçekten dinleyip de beğenmedin mi? bi michelle'i bi when im sixty four'u, come together'ı dinleyip de sevmediğini söyleme lütfen bana.

@turkish tekila bu gece beni üzdün:)

abi beatles nası sevilmez ya..belkide müziğin olabilecek tek tanımdır "beatles"..:)

dediğim gibi, zevk meselesi.
şarkılarını dinledim tabii, ama çok yabancı geldiler bana. ki blues'tan tut klasik müziğe kadar pek ayırt etmeden müzik dinleyebilen, seven birisiyim.

beatles da benim kriptonitim demek ki.

beatles for sale'in ikinci yarısından bir şeyler bulursun mutlaka :)

saka maka fanatizmin doruklarinda bir soru. bana kalirsa beatles iyi olmasina iyi de, fabrika ciktisi gibi sarkilari var, nasil diyeyim 3 tarz var mesela, butun sarkilar o 3 tarzdan birine ait, o bakimdan bu 3 tarzi seversen butun sarkilari sevmis oluyorsun. cok farkli isler yapmis bir grup degil gibime geliyor. bu benim teorim tabi salliyor da olabilirim. kanimca en az sayida kotu sarkisi olan grup led zeppelin'dir, ki onlarin da var arada. amma, lakin ki degisik degisik sarkilari var.

while my guitar gently weeps bi de help!'i sevmem ben mesela.. ama çok göreceli bir soru.

beatles'ın hiçbir şarkısı güzel değil ki hepsi vasatın altında, tamamen çağın dinamikleri sebebiyle popüler olmuş bir grup. siyasi duruşları olmasaydı şu anda isimlerini kimse bilmeyecekti bile.

şimdi gerçekten hala çok göreceli bir konu olduğunu tekrarlıyorum. ama bir arkadaşımın entrysi çok hoşuma gitmişti. onun linkini vereyim.

(bkz: #19884333)

www.beltur.com.tr

ucuz ve güzel bir yer (kişi başı 25-30 tl ve açıkbüfe). boğazın bence en güzel noktası.
üsküdardan beykoz istikametine doğru arabayla 5 dk sürüyor. fethi paşa korusu giriş kapısının tam karşısında.

kadıköy'de ise moda çay bahçesi sizin için uygun olur. ali ustanın yanındaki kafelerden nevalenizi alıp güzel bir marmara manzarasında çaylarınızı yudumlarsınız.

bir de çengelköyde çınaraltı adlı ünlü bir kahve vardır, boğaza nazır. çengelköyde sorarsanız hemen söyler. sadece çay ve çatal tabak gibi şeyler servis edilir. çengelköy meydanında börekçiden alıp kahveye yerleşebilirsiniz. kahve dediğime bakmayın, mekanın adı bu :)

kadıköyü üsküdarı bilmem, ama istanbulda baltalimanındaki kale kafe den daha iyi bir manzara/kahvaltı yeri yoktur.

küçüksu kasrı ve ıhlamur kasrı kafeteryalarında kahvaltı servisi var. vasat bir kahvaltı ama ikisinde de manzara çok güzeldir. pazartesi ve perşembeleri kapalı olur.

paşalimanı'nda paşalimanı kafe ve vaniköy'de alperenler aile çay bahçesi (evet ismi çok kötü) denize sıfır, kahvaltı edilesi mekanlar.

@ roookie; fethipaşa korusu olmasın o? (fethipaşa'dan uzak dur, hollandalıya gelmez)

çengelköyde çınaraltı favori mekanımdır. boğazın iki yakasını birden gören (evet boğaz da dahil) süper ötesi bir mekan. yanındaki pastanenin terası da var ancak tercih etmeyiniz. pastaneden nevaleyi alıp çınaraltı kahvesine gidin. denize sıfır oturun. hollandalılara selam söyleyin.

kapaksız derken "soft" paketten mi bahsediyorsun? öyleyse ne zamandır zaten vardı...

www.google.com.tr

filtre kısmı sürekli açık mı duruyor o zaman bunlarda? sağlıksız değil mi?

kapaksızdan kastın ne? kutu olmayanlar, yırtarak açılanlar mı? daha düne kadar tüm sigara paketleri böyleydi zaten? şu anda da yarısı böyle satılıyor. bu şaşkınlık nedir anlamadım.

@sir gawain sigara içmeye yeni başladım(1-2 sene filan oldu) ve hiç hatırlamıyorum bunlardan. düne kadardan kastın bu son bir iki yılı kapsıyor mu? yoksa müthiş bir unutkanlık mı yaşıyorum?

düne kadar dediğim 2000 başları aslında. 2000'den sonra popüler oldu bu kapaklı kutular. ondan önce tüm sigaralar soft paketti, yırtarak açılıyordu.. yeni içmeye başladıysan bilmemen normal olabilir ama ne bileyim küçükken bir büyüğün de mi içmiyordu sigara? görmüş olman lazım o yüzden garip geldi..

bildim bileli var bunlar ya....

aslında bana hala kapaklılar garip geliyor. yoksa yaşlanıyor muyuz :)

bazıları sırf o karizmayı yakalamak için hala camel marka kısa soft paketlerden taşıyor.

peki sağlıksız olmuyormu sürekli filtre kısmı açıkta durunca?

@karmarulez

sigara içiyorsun ve filtrenin hijyenine takmışsın. bambaşkaymışsın.

ency +1

hangi ülkede büyüdün sen ya :)

@ency orası öyle de sigaranın zevki için zararlarına katlanıyorsun. nasıl olsa zehir filtreyi yerlere sürteyim üstüne işiyim arkasından da çakıl taşı yutayım birkaç tane diye bi mantık yok yani.

liseli detected..

@kta afferim.

bende var bu film. ama hard disk'imde. ismi "şeytan". sharebus'ta vardı sanırım.

www.imdb.com

adı şeytan. bende de var bu film.

1- uzun dönem daha rahat ve maaşlıdır, kısa dönem kısadır. bakış açına bağlı. (yaşın 25'ten büyükse uzun dönem zor)
2- yaramaz, rapor alsan bile tsk seni kendi doktoruna muayene ettirir, ama hakikaten düztaban isen koşudan falan yırtabilirsin. belki.
3- hayır, şu açıdan hayır : tekrar tecil başvurusu yapmanız gerekir.

1- tamamen askerin o anki ihtiyacına ve şansa bakar. genelde bekar yeni muzanları seçerler. veteriner doktor isen kesin uzun dönem. diğer bölümlerse şansına... istemekle tercihle sınavla hiç bir alakası yok.

çok bariz bir kusurun yoksa genelde askere gönderiyorlar, bir çürüklük aksaklık varsa ordan geri gönderirler. ilk muayeyenede çok şaibe olur diye riske girmiyor doktorlar. uyduruktan muayene edip gönderiyorlar birliğe.

rapor alabilirsen iyi olur, spor istirahati alırsın en kötü ihtimal revirden.

ne mezunusun? uzun/kısa hakkında fikir verebilmek açısından.

1. Uzun her zaman rahat değil, hatta tek rahatlığı akşam iş veya eğitim yoksa, bulunduğunuz yer de uygunsa eve gidebilmeniz. Sırf maaş için yapılacak iş değil. TSK'nın mesleğinizde adama ihtiyacı varsa uzun dönem gidersiniz, yoksa isterseniz doktora yapmış olun kısa dönem yaparsınız. Evli-bekar, yeni-eski mezun ayrımı yok.
2. Koşudan yırtarsınız en iyi ihtimalle. Rapor mutlaka alın. Kendi doktorları da bakıyor ama yanınızda rapor varsa o rapora uygun hareket ediyorlar.
3. Sanmam.

1- başvuruda uzun istemek diye bir şey yok tsk'da. kararı onlar verir. çok spesifik bir mesleğin yoksa büyük ihtimalle kısa dönem çıkar.
2- işe yaramaz. kimleri alıyolar askere bir görsen..
3- başvurunu yaptıktan, muayene edildikten, dosyan hazırlandıktan sonra geri dönüşün yok.

Uzun seçilme ihtimali daha yüksek olan bölümler nelerdir mesela bir kaç örnek verebilecek var mı?

Bilgisayar mühendisliğinin ihtimali yüksek midir düşük müdür?

Makine, elektronik ve bilgisayar mühendislerinin uzun dönem olma olasılığı daha yüksektir ama o devre bu mesleklere ihtiyaç yoksa kısa dönem yaparlar.

O dönem at antrenörüne ihtiyaç varsa bütün at antrenörlüğü mezunları asteğmen marşını ezberler.

parayı adresinize gönderirler.

verdik derken kaç kişi ;

hesap numaranızı vermeyi unutmuşsunuz, onu da gönderin de bir an önce para geçsin hesabınıza.

merhaba, ben nijerya devlet başkanı goodluck ebele jonathan. kredi kartınızın arkasındaki 3 haneli güvenlik kodunu yazmayı unutmuşsunuz.
yours truly,
dr goodluck

bişey olmaz korkma. bütün verdiğin bilgi bu kadar dimi? bidaha da öyle parayı buldum diye sevinip sağa sola verme kişisel bilgilerini :)

küsuratlı söylemişler ki salladıkları belli olmasın.

verdigin bilgiler dediklerinden ibaretse bir sey olmaz.
normal prosedurde parayi sana havale edebilmeleri icin gereken masraflari falan isteyecekler. ardi arkasi gelmeyecek sunun icin 1000$ bunun icin 2000$ lazim falan diye diye koparabildikleri kadar koparacaklar.

internete hosgeldin.

dede? sen misin?

cep numaranı başına +90 koyarak yazmadıysan havayı alırsın. adamlar en ufak özensizlikten kıllanıyorlar. başka bir mailden farklı biriymiş gibi tekrar gönder

size bir hesap numarası vericem. bu hesaba 100 tl yatırırsanız nasıl kurtulacağınızı söylerim.

ben 50 tl'ye de söylerim.

kimsesiz cocuklara 5 tl bağışladığına dair dekontu taratıp buraya koyarsan, bir şey olur mu olmaz mı söylerim.

(bkz: yaprak tantuni)

(bkz: göksel tantuni)

ciğerci apo ve ciğerci bahattin

şubeleri var, ikisi de fevkalade ciğer yapıyor.

Tantuni için kesinlikle Özkan Tantuni. Göksel ve Yaprak'ın sadece ismi var. Çarşıda bir çok yerde şubesi vardır. Ancak ben Ulu Camii'nin oradaki yeri tavsiye ederim. Ciğerci Apo ve Bahattın kesinlikle ciğer yenilesi yerlerdir. Künefe için ise (pek bilinmez ama Mersin Künefecileri Hatay'dakilerden neredeyse daha iyidir.) İsmail Usta'yı tavsiye ederim. Silifke Caddesi üzerindedir. Ayrıca seviyorsan cezeryeyi ve kerebici de es geçme. Dondurmacı Halil'den cezerye, Kerebiççi Oğuz'dan kerebiç yemek gerek. Turnib diye bir şalgamcı vardı çarşıda hala açık mı bilmiyorum ama şalgamı on numaradır. vs.

pek makbule geçti teşekkür edrim gani gani

Göçtü de ızgara + rakı
Erdemli de lagos + rakı (giderseniz benim içinde yiyip için)

Narlıkuyu'da balık.
Paşalar gibi ağırlanırsınız, yemekten sonra türk kahvesi+ nane likörü bilem gelir.
adam başı 30-35 lira hesap gelir.

hepsi son 6 ay içinde midir bilmiyorum da bunlar geldi aklıma...

shutter island
sherlock holmes
robin hood
green zone
the book of eli
the hurt locker

filim değil, fil de değil. film.

the ghost writer ve inception da var.

(bkz: date night) güzel bir komedi filmi

var var

var ben daha geçen hafta aldım (calve)

bend e calve aldım sond erece memnun kaldım

locally olmaz mı ?

(bkz: in general) ve (bkz: in particular) işinizi görecektir.

"we have analyzed the issue in an international basis, when we look at turkey's spesifics:"

"türkiye özelinde" için "within the scope of turkey" ya da "in aspect of turkey" diyebilirsin bence.

"as for turkey..." derdim ben olsam.

specificly in Turkey ama 'sir gawain' in ki en uygunu; eleventh american hede hödöyü kınadım

redbull iç.

bir süre ayakta durma şansın varsa, uyku dalgası gelip böyle bir an için düşer gibi olunca sağlam uykun kaçar. ayakta dur.

(git: 44229)

dışarı çık biraz yürü önce.. marketten soğuk neskafe al. iç onu. tuvalette elini yüzünü enseni yıka. yapman gereken acil bir iş yoksa intertte sevdiğin şeyler yap. öğle molasına kadar dayan, öğleden sonra açılır büyük ihtimalle.

bişeyler yemeden düzelmiyor , canlandıracak bişeyler iç gizli gizli

git bi elini yüzünü yıka.

2 tane redbull iç.

öğrencilikte final zamanlarından kalma en büyük klişe "kahve-kola"dır. yarım bardak kolanın içine bir kaşık kahve at. içmeye çalış. cin gibi olursun.

@katina scissorhands kolaya neskafe eklediğinde o kola köpük manyaa olur. dikkat.

olmuyor. sadece mideyi delme ihtimalin var.

jandarma her yerde aynıdır hocam kısa dönemler için. çavuş-onbaşı farketmez. sürekli teyakkuz ,vukuatlar ,ihbar değerlendirmeleri ,devriyeler. kolluk kuvvetisin neticede.
imkanınız varsa piyade olmanızı öneririm.

Eskiden her jandarma, yabanci dil sinavina sokulurdu ve eger basarili olursa turizm jandarma unvanini alirdi ve baska bir ile gecebilirdi. Yalniz bu uygulama kalkti. Simdi Turizm Jandarmalar direk ataniyorlar.

Her Ingilizce bilen olmuyordu, soyle ki ben Agri'da askerlik yapiyordum. 50 kisi sinava girdi fakat sadece 5 kisi Turizm Jandarma oldu.

Turizm Jandarma'nin da diger jandarmalardan farki yok, sadece turistlik mekanlardaki Jandarmalara verilen bir unvan sadece...

kısa dönem turizm jandarması olmanın hiçbir olayı yok.. yaptığın iş aynı. sadece turistik bir bölgedesin. bence hiç uğraşma..

bu arada, biraz konu dışı ancak ben mersin-erdemli'de kısa dönem jandarmaydım.. karakol turistik bir bölgede değildi. şalvarlı emmilerle muhattap oluyorduk hep. ama bize 5 ay boyunca giydirdikleri kıyafet turizm jandarması kıyafetiymiş. bunu da yeni öğrendim bu vesileyle. farkında olmadan turizm jandarması olarak mı yapmışım yani ben askerliği?

kıyafetler şunlar:
img137.imageshack.us (yaz)
img412.imageshack.us (kış)

bu arada düzeysiz'e katılıyorum. aklı olan jandarma olarak yapmaz. gecemiz gündüzümüz olmuyordu, itfaiyeci gibiydik.

1k yeter

bir iş ne? iş var, iş var. nasıl bir iş onu söylersen daha taminkar cevap alırsın yoksa asgari ücretle 50 bin TL arası değişir hacı.

doğru aslında işe göre değişir.

sabah 9 akşam 5 saatleri olan, yorucu olmayan, masa başı bir işi baz alabiliriz.

12,5 falan :)

sabah 9 akşam 5 tamam da, cumartesi çalışıyor muyuz? o çok önemli bir de...

12.5 da uyar
her derde deva

12,5 rullz

3000 yeter bana

(git: 161719)

2500 civarı iyi olurdu ama türkiyenin iğrenç koulları düşünülürse 1200-1500 arası normaldir.

2.5-3k veriyorlar bize.
bence anadoluda 5, ist.da 10'dan aşağı olmaz.

ulan arkadaş herkes bi k tutturmuş gidiyo, müstehak size verdikleri o paralar:/ daha Türkçe oturmamış, yok efendim 5k istermiş 10k istermiş. k'lara boğulasıcalar..

2000 ile ise baslama teklifi aldim, bence tatmin edici bir maas degil kesinlikle -ailemle yasadigimda ayda en az 10000 lira giriyor, bu yasam standardini surdurebilmek icin cok kazanmaliyim- ama is tecrubem olmadigi icin ve cevreden aldigim tepkiler sebebiyle bu duruma alismaya calisiyorum simdilik. yilda 1 hafta izin, her yilbasi 10% zam, ozel sektorun iligime kadar emecek olmasi..

bir de cok kotulenenlerimden; 4000 ytl'den aşağısına maaş dememek/#13769168

3000 alıyordum zamanında ayrılmadan önce amma velakin o kadar çok çalışıyordum ki gerçekten parayı harcayacak zamanım olmuyordu.

"k" ne ya? çok cahil hissettim kendimi.

sanırım maaş yüksek bile olsa ona göre bir yaşam standardı oluşturulduğu için yine yetmiyor.

bin liraya da tamam diyen var beş bin liraya da.

(k=bin yani bin'i ifade ediyor.)

hocam soru cok acık olmus, biraz kapamak lazım birkaç yerinden.
ha illa bi miktar ogrenmek istersen benden, okulumun bitmesine az kaldı, almanyada makine yuksek muhendisligi okuyorum, trye geldi mi baslangıc icin 3 isterdim herhalde. ilerde de
5-6nın altına calısmak istemezdim.
ama, bahsedilen ülke türkiyem. alırsın 1.5 - 2 kagıdı, seve seve gecinirsin :)

ulan herkes birbirini mi kandırıyor? k aymış töbe töbe.
noldu o 400 dolar alıp patron gibi gezen büyükderecilere?

evet

anlıyorum

olmayınca olmuyor.

abi topaç yalpalıyor dikkat edersen. düştü düşecek.

ilettim yetkililere.

mist değil de lost olmasın o dediğin?

bruce willis de ölüymüş aslında.

bence öykünün finalinden daha iyi. stephen king bu öyküye final yazmayı bildiğin unutmuştu çünkü. o nedenle sus ve izlemeye devam et..

yapacak birşey yok maalesef

mukadderat!

böyle şeyler normal filmde. bu gibilerin her zaman kaderinde bu vardır.

bence adam hak etti ama.

inanılmaz son !

rochas
armani code

bvlgari soir varsa kesinlikle tavsiye ederim.

212 men
jil sander sun

açık parfüm alırsam jil sander sun alıyorum ben.

Ben geçen gün d&p'de tezgahtar bayana yazın en çok giden markaları sordum. Armani, 212, Givenchy, Hugo Boss'u tavsiye etti. Bana yaz ayında en hafif gidebilecek seçenek hugo boss gibi geldi, beğendim satın aldım. Gayet iyi. Çakma armaninin artık iyice cılkı çıktı bana kalırsa. Şahsen iyice ayağa düşen kokuları pek sevmiyorum. Bu benim görüşüm elbet, karar sizin. Ama hugo'yu tavsiye ederim. Ha birde bundan önce kullandığım davidoff'ta çok iyiydi.

Burberry Sport'u önerebilirim. açığı varsa

"gio'nun suyu"
manyak bir parfüm.

rochas kızların dikkatini çekiyor beyler

dp yi kesinlikle önermiyorum, ilk anda kokusu iyi gibi görünürken zamanla iğrenç ötesi bir kokuya dönüşüyor.

rochas çok güzel bir kokudur, uzun süre ben de kullandım. bir keresinde dp den alma gafletinde bulundum iki kere sıkıp 100ml lik şişeyi attım çöpe. 1 kere al, orijinalini al derim.

bir süredir gucci by gucci pour homme kullanıyorum, tavsiye ederim.

o tip bir arama yapmak için şu adımları izlemek gerekiyor:

- üstteki search all yazan kutuyu açınca en altta advanced search var, onu seçin.
- bu sayfada advanced title search seçilecek.
- release date bölümünde soldaki kutuya 2000 yazılacak, sağdaki boş kalacak.
- user rating soldaki 7.0, sağdaki 10.
- number of votes'a da en az kaç oy almış filmleri görmek istediğinizi yazın.
- altta bir sürü seçenek daha var, istediğinizi işaretleyin.

film izlemek içinse en iyi yol torrent. nasıl kullanılacağını bilmiyorsanız duyuruda torrent yazıp aratın veya sözlükteki torrent başlığına bakın.

şu arama sayfasıyla yapabilirsin:

www.imdb.com

şuraya üye olursan aklına gelen gelmeyen envai şekilde arama yapabilir, izleyici yorumlarına falan bakabilirsin. sinema severler için şahane.

www.filimadami.com

yenibosna airport avm içinde ki prestij

hillside / wings cinecity trio / coğu cinebonuslarda da gordum hatta

beylikdüzü migros'un sinemasında da love seat var

aynısnı ben sorucaktım:)cevahirde var mı?

afm fitaşta vardı. yıllar evvel garez izlemiştim o koltukta.

afm budak caddebostan

212'de de var

www.upload.gen.tr

@neverending nightmare

dosya boyutu 0 görünüyor?

mailden atayım istersen?

beyoğlu'nda bir mekan.

www.mojomusic.org

Voodoo ile alakalı bir şey ama nedir açıkçası tam bimiyorum. Bir türü olabilir, salladım.

Bar olanının dışında aslen büyü, işte ne bileyim iyi şans için kullanılan muskamsı şeyler, incik boncuk, iyi şans getirdiğine inanılan bir totem falan gibi bir şey demek. Ancak zaman içerisinde anlamı evrilmiş İngilizce'de. İnsanlardaki cazibeyi, alımlılığı anlatan bir tabir haline gelmiş. Seksapeli, özgüveni, hatta kelimenin evrildiği anlamından hareketle, karşı cinsin üzerinde etki yaratmasını sağlayan büyüyü anlatır. Mojo kelimesi genelde -özellikle insanın alkollü falan olduğu zamanlarda :)- insanın kendini ileri derecede öz güvenli ve seksi hissetmesi durumunu anlatır. Örneklendirmek gerekirse:

I got my mojo working tonight but it doesn't seem to work on you.

Meali: Bu akşam mojom iş başında ama sana işlemiyor sanki :p

Bol mojo'lu günler :-)

buraya bir melek mi düşmüş?

mojo, vudu (veya gavurların yazışıyla voodoo)ya benzeyen bir büyü olan bir hudu (hoodoo diye yazıyor bu gavurlar bunu da) büyüsü türü. mojo temelde bir aşk büyüsü. ancak vudunun aksine hudular kara büyü olmadığı için mojo da bir kara büyü değil.

bunun dışında mojonun aşk büyüsü anlamından ötürü karizma, şeytan tüyü, cinsel çekicilik anlamında deyim olarak da kullanıyorlar.

world of warcraft'larda trollerin kullandığı iksir gibi bir şeyin adı aynı zamanda

konu burda tartışılmış

(bkz: uçak düşerken yolcuların paraşütle kendini atması)

uçaklar düşeceğinde kapıların açılmasıyla basınç sebebiyle herkesin dışarıya fırlaması bir olacağından kapılar açılmıyor olabilir. yani düzgün bir atlayış gerçekleştirilebilir mi, herkes birbirini pressleyecek şekilde kapılara doğru basınç farkından dolayı çekilir mi, o yükseklikten havada donmadan düşebilmek mümkün mü şüpheliyim. ha biraz düştükten sonra atlarım denebilir ama 150-200 kişinin sırayla atlayacağı kadar vakit olacağından şüpheliyim. bu yüzdendir ki en azından denize düşmeye çalışırlar böylece can yelekleri işe yarasın diye.

bu arada yazdıklarım benim nacizane mantığımın eseri. yoksa birşey bildiğimden değil.

ya tamam basınç falan denmiş mantıklı ama öyle bir sistem oluşturulamaz mı? ucağın bir bölümünde kabin yapılsa ucak düşerken kabindeki basınç düşürülse en azından atlıyabilenler kurtulmaz mı ne bilim takıldı bir kere kafama niye olmaz yaw

hem basınç farkı yüzünden sorunlar var hem de kaos olur.. denize düşenlere simit atmak gibi bir şey değil ki bu. 150 kişinin bir iki dakika içerisinde o panikle paraşüt takabilip sırayla kapıya yönelmesi ve atlamaya çalışması en fazla hengameye neden olur.

kapılar açılsa bile çoğu insan ilk kez paraşütle atlıyor olacak. o uçak o kadar hızlı düşerken kimsenin paraşütle atlayıp kurtlucağını sanmam. uçaktan atladın deli gibi bir hız değişimi olacak insanlar panikleyecek. hemen paraşütünü açıp paraşüte dolananlar olacak. ayrıca prodeq'in dediği gibi 100-200 kişinin sıra ile atlaması mümkün değil. pilotun durumu kurtarma ihtimali varsa bile o kapılar açılınca o da kalmayacak.

boşuna uğraşma insanlara paraşüt taktırmakla yakın gelecekte bu olacak..
www.gokyuzuhaberci.com

@jamswety

o dedigin oldu zaten ama kucuk ucaklarda. buyuk ucaklarda yapamiyorlar.

(bkz: 8 heads in a duffel bag)

inşaat'ı nasıl da unutmuşum :)

alfred hitchcock / rope

www.sinemaestro.com

kolpaçino, o kadar da kötü değil, ben baya güldmüştüm.

film değil ama nip tuck'ta da bolca cesetten kurtulmalı bölümler mevcut.

komediden ziyade gerilim tarafı daha ağırdır ama çok sağlam filmdir:

(bkz: shallow grave)

scary movie'de de "geçen yaz ne yaptığını biliyorum"la dalga geçmişlerdi. serinin ilk filmindeydi sanki, geçenlerde izlemiştim...

weekend at bernie's - cesetten kurtulamama

dexter dizi ve komedi değil ama olsun, müthiş bir dizi. :)

Shallow Grave
The last supper(1995)
Head above water
Just your luck(1996)
Viva Las nowhere
Clay pigeons
Stag(1997)
Stranger than fiction(2000)
Beautiful Creatures(2000)
scotland pa
Your're killing me(2001)

(bkz: ölümcül tür)

bu da web sitesi;
www.thestraintrilogy.com

dur ya bi seri var çok popüler, filmleri falan da vardı.. ııııh, dilimin ucunda ya, twi bişe..

anne rice'in vampir serisi guzeldir.

fantastik turde olan 'i, strahd: the memoirs of a vampire' tavsiye ederim. daha detayli bilgi icin; (bkz: ravenloft)

edit: sirayi sasirmisim. once 'vampire of the mists' okunmali.

bram stoker's dracula. evet.

kitap olarak küçük vampir i oku

angel ve buffy the vampire slayer izle gerçek vampirler öyle olur

diziport.com al buradan izle

twilight serisi , ehehe:D

true blood dizisi bir kitap serisinden esinlenmişti. onu okuyun, pişman olmazsınız.

Kankolikler

Saltanat kayıkları vardı bir ara, bir kere ilaç firması kıyak yapmıştı, fiyatı nedir bilmem ama süperdi.

biz emekçiyiz. gelmez bize saltanat kayığı :)

şaka bi yana, kiralayıp kendimiz kullanmak istiyoruz. öyle yerler yani. caddebostanda vardı bi ara hala var mı?

ya da mesela avrupa yakasında beşiktaş a yakın olarak nerede var?

üsküdar salacak'ta kiralayabilirsin sanırım. kayıkhanenin orda. gençken az mı kızkulesine karşı kürek çekip alkohol tüketmiştik, peheyy..

caddebostanda var

şöyle bir şeyler öğrendim

(yanlış galiba bunlar)
ihbar süresi 6 aya kadar 2 hafta
6 ay 1.5 yıl 4 hafta
1.5 yıl 3.5 yıl 6 hafta
(yanlış galiba bunlar)

ezberden böyle söyledi arkadaş. ayrıca kaznaılmış bir hak olduğu için atıyorum 1 ay ihbar süren varsa senelik iznin olan 15 günü o sürede kullanabilirsin. etk açıdan da bir sakıncası olmaz, çalışsan da istifa etsen de o sürede şirkette olmayacağını önceden söylemişssin zaten.

ek : nerde çalışıyor diye soruyorlar. kolay kolay hiçbir firma ihbaer süresinde çalıştırmazmış. kişisel olarak ben de şöyle bir ek yapayım, patron hiç bir zaman eyvallah etmez işçiye, bir keresinde ben ay sonu işten çıkacağım demiştim, bugün çık demişti adam. tasımı tarağımı topladım çıktım.

bir çeviri şirketinde çalışıyorum. 3 yılımı doldurdum. ne yazık ki eski çalışanlarını ihbar süresinin son gününe kadar çalıştıran, hatta onları kaybetmemek için her türlü hinliği yapmaya meyilli bir işverenim var. yani ayrılan arkadaşlar hep böyle sorunlar yaşadı. keşke hemen çık git dese, ama demez. biliyorum.

hocam o zaman sizin ihbar süreniz 8 hafta oluyormuş, şimdi özellikle baktırdım. o süreyi çalışmayıp ben gidiyorum demeniz durumunda 2 aylık brüt maaşı vermeniz gerekiyormuş. konuşup anlaşmak orta yolu bulmak en mantıklısı bence.

tetikler. sıcak suyla nefes almak fenalaştırıyorsa, hamam kesin fenalaştırır.

Bence zorlamayın.
Ayrıca hamamlarımız ne yazık ki pek temiz değil...

"sıcak su ile yapılan banyo"

hamam = her yer sicak + her yer su

nefes darlığınız varsa kesinlikle gitmeyin, vallahi bayılır kalırsınız. bünyesi zayıf olan insanlar bile kaldıramayabiliyorlar.

bende nefes darlığı yok. ona rağmen ilk kez gitiğimde fena olmuştum, nefesim kesilmişti. 20 dk sonra dışarı atmıştım kendimi. bi daha da gitmedim zaten. ayrıca ortam iğrenç. ovalanan çırılçıplak dayılar falan vardı, bir daha hayatta gitmem.

hem nefesi dağıtıyor hem de çarpıntı yapıyor.
[BAN]
__|(O_O)

hamamda ılık, sıcak ve soğuk bölümler oluyor genelde, ılık ve soğuk bölümlerde takılabilirsin bence.

(bkz: başparmağa takılan yüzük)

gey

sey de olabiliyormus, nisanlıyım ama bu sevismemize engel değil

şişman değil ama iri kemikli ve zayıf gibi minyon erkeklerden hoşlanıyorum demek.

hiçbir anlama gelmez arkadaşım. yok efendim şu parmaktaki yüzük ben lezbiyenim demekmiş, yok efendim bilmem ne. birisi de kızların tek kulağa küpe takması için aynı şeyi söylemiştir. lütfen götümüzden element uydurmayalım, isteyen istediği gibi aksesuar kullansın herkes mutlu olsun.

ben canım istedigi zaman, kafama gore takıyorum
ama ne gayim, ne nişanlıyım nede sevişme amacım var, yani altında yatan bi anlamım yok.zevk meselesi.

yuzuk dıge parmaklarına buyuk gelıyo bunun işareti bence :)

simdi ofisteki 4 hatuna sordum 3 u isaret parmagına yuzuk takıyor digeri de evli oldugu ıcın yuzuk parmagına fakat o da onceden isaret parmagına takıyormus.

sadece esmer erkeklerle birlikte olurum anlamına da geliyormus. diğer soylediğim iki anlam da dogru bu arada. ablalar biseksuel de akılıyorlarmıs.

o gün evden çıkarken işaret parmağına bir yüzük takmak istediği anlamına gelir.

yollu diyorlar takanlar icin...

sekste sınır tanımam gerekirse erkegimi sikerim meali.

belden bağlamalı protez meraklısıyım demek. uzak dur. gandi olur dandi yoksa.
nip/tuck fanlarına selam olsun.

nargile dumanını da yüzüne üflüyorsa şüphlenmeye başla

32-46 yaşları arasındaki tır şoförlerine hastayım manasına gelir, bir de.

ayakta işediği anlamına geliyor.

kilo aldığı anlamına geliyor.

çok sevdiği yüzüğü kilo aldığı için yüzük parmağına artık olmadığından, daha ince olan işaret parmağına takıyor demek ki!!!

(bkz: bana merhaba dedi)

"yuzuk aldim. guzel."

Bakın ben burdayım nişalı değilim evli de değilim gelin götürün beni :) lililili yar:)

çok düşünme gandi her zaman ki yaptıgın gibi sessiz sessiz götür

neredeyse 1,5 sene geçmiş sorunun üzerinden. @besirzade neyin peşindesin?

belki şu an soran kişi bu hatunla evlenmiştir bile.

nostalji iyidir be panpa eski defterler falan ha :)

içindeki lastik tutmuodur, gevşemiştir. elektronik aletlerden anlarsanız açın içini bakın, bşka da bi yolu yok sanırım.

o aleti çalıştıran kayış gibi dişli lastik vardır iiçnde aç ona bi bak yerinden atmıştır gevşemiştir falandır filandır...

genelde o işaretlediğin yerin tam üstünde minik bir kapak var. musluk başlıklarındaki gibi hani.onu bıçakla falan kanırtıp aç. içinde bir delik olduğunu göreceksin ve deliğin sonunda ( oha )bir vida göreceksin. muhtemelen o gevşemiştir. uzun uçlu bir tornavida olsun. bildiğim yöntem bu en azından bendeki bu şekilde halloldu.

rubenis di mi o? bende de var aynısı. arkasını açıp bakman lazım ya da düğmeyi basılı şekilde sabitle bant vs. yardımıyla. belki işe yarar.

Basılı kalmasını sağla bir şekilde. Bantla, bir şeyle sar vs.

içini açmaya korktum. bantlamak şimdilik işimi gördü. teşekkürler.

edit:
bu arada evet rubenis.

birkaç ihtimal var.

1- tamamen fatura kesen kurumdan (ttnet) kaynaklanıyor olabilir. kurum bankaya ödeme isteminde bulunmadıkça banka ödemiyor. benzer şekilde elektrik faturam 3 ay ödenmedi. banka bizim yapabileceğimiz bişey yok tedaş 3 aydır bize talepte bulunmamış dedi. tedaşa derdimi anlatamadım tabi.
2- ödeme kredi kartı hesabıyla yapılıyorsa limit dolmuştur o yüzden banka ödemeyi karttan çekememiştir.
3- şu ana dek ttnet faturası hiç ödenmemişse yanlış otomatik ödeme talimatı verilmiş olabilir. yine kendimden örnek vereyim. akbank'a bundan 2 sene önce telefon faturası için otomatik ödeme talebinde bulundum. 5-6 ay sonra telefonum kesildi. araştırdım, akbank talimatı verdiğimden beri benim değil başka birinin faturasını ödüyormuş. daha önce kontrol etmemitşmi hiç benim salaklığım.. her neyse, akbank otomatik ödeme talimatı verdiğim konuşmanın kaydını inceledi ve hatanın çağrı merkezi çalışanı tarafından yapıldığına karar verdi. ben de gittim paramı çatır çatır geri aldım. o parayla da gittim turk telekom borcumu ödedim.

otomatik ödemede olması kesin ödendiğini göstermez. bakiye yetersizse fatura ödenmemiş olabilir. ayrıca bankanızın internet şubesinden abone noyla borç sorgulama yapabilirsiniz. yok eğer internet bankacılığı kullanmıyorsanız herhangi bir turk telekom bayiinden de sorgulayabilirsiniz.

başıma şu şekilde geldi.
kredi kartı ile ödeme yapıyordum. kredi kartının son kullanma tarihi geçip de yeni kart gelince kart bilgileri değiştiği için çekememişler ve hat kapandı. aynı hikaye olabilir.

çikko diye okunuyo

çikko

avrupada çiko türkiyede çikko diye okunuyor.

chicco benim dildigim bir italyan markasi.

italyanca'da cicco olsaydi çikko diye okunurdu ama araya h harfi girdiginden kikko diye sertlesir ilk harf. dolayisiyla italyan kime sorsaniz bu kelimeyi kikko diye okur.

ama yok bu italyan markasi olan degil de, ingiliz bir seyse, dediginiz gibi okunur. ben markaya ve pazarına uzagim, o konuda bisey diyemeyecegim.

bunlarla birlikte

(bkz: #324607)
(bkz: #6708597)

(bkz: italyan isimlerin ingilizce telaffuz edilmesi)

sana hangisi rahat geliyorsa öyle oku, italyanca ya da ingilizce olup olmadığını araştırmana gerek yok.

kikko dersen muhtemelen "ne diyo bu?" diye suratına bakarlar.. şu ana dek hep çikko diye telafuz edildiğini duydum.

sikko deme de, ne dersen de...

bence de çikko

Türkiye'de yanlış olarak "çikko", İtalya'da doğru olarak "kikko" olarak okumanızı tavsiye ederim.

kesinlikle primal fear sonra death at a funeral en son da gran torino. bence bu üçünden biri.

@ayiadam, ben de ilk ikisini öyle düşünmüştüm ama gran torino sanki biraz sıkıcı filme benziyor gibi :) Uyutmasın sonra güzel film olması değil uyutmayacak olması önem arzediyor :)

tur sevginize bagli;
polisiye dram politik seviyorsaniz kesinlikle El secreto de sus ojos, ardindan michael clayton

yalniz dram ve aile istiyorsaniz gran torino

komedi istiyorsaniz i love you phillip morris veya death at a funeral

edit: benim bu filmler icinde size ilk basta oenrecegim el secreto de sus ojos olur kesinlikle.

@slymene, bende bilmiyorumm ki türkçelerini ne diye çevirdiler acaba, torrentten çektiğim için böyle :)

@entrapmen, valla genelde her türden film izlerim de şimdi daha çok akıcı ve heyecanlı olanları hangisiyse o lazım bana :)

gran torino çok iyi bir film olmamasına rağmen uyutmaz. primal fear'ı ise böyle diken üstünde izlersiniz.

Bütün cevaplara teşekküer ettim :) Primal Fear, The Secret in Their Eyes ile Death at A Funeral cepte. Hala uyumamış olursam da Gran Torino ya bakarım o zaman..

primal fear edward hocanın ilk filmidir bu arada, burdaki performansı fight club a acılmıstır kapı olarak. bunları da bi ksede bilerek izleyın.

geç olmuş ama ben olsam şöyle bi sıralama yaparım:

primal fear (kesinlikle izlenmeli)
the secret in their eyes (bu da derhal izlenmeli)
mr nobody (orijinal bir senaryo, orijinal bir anlatım, sıkması imkansız)
gran torino (walt kowalski için izlenir)
harry brown (gran torino'u sevdiysen bunu da seversin)
death at a funeral (komk yerleri var, sıkmaz)
michael clayton (oyunculuk falan var ama sıkıcıydı)
repo men (çok bir şey bekleme. ama sıkıcı değil kesinlikle)
session 9 (uzak dur)
the ruins (kesinlikle uzak dur)

i love you philip morris'i izlemedim, o yüzden koymadım sıralamaya.

scrobbler programı için:

www.last.fm

paralı üye değilsen ve yeni üye olmuşsan sınırlı radyo dinleyebiliyorsun. 30 şarkı sanırım. dilediğin radyoyu dinleyebilirsin 30 parça boyunca. ama sonra radyo hakkın tamamen bitiyor.

şimdi o şöyle oluyo benim bildiğim.

mesela köpek ehlileştirirken bir çift köpek alırsın, yavrulardan en akıllı, sakin olanları seçer yavrulatırsın, bi kaç nesil sonra da isteğine uygun bir köpek yaratmış olursun.
yani biraz daha farklı bir yaklaşım seninkine göre ama ikisi de doğru sayılır tabi. sonuçta elde edeceğin köpeğin özellikleri senin isteğin doğrultusunda olacağından mesela en kolay eğitilebilenleri seçersin, böylece çabuk öğrenirler filan. yani köpeğin herşeyi biliyomuş gibi gelir sana.

mendel'in fasulyelerini araştırabilirsin temeline inmek istersen. konu hakkında ne biliyorsun bilmediğim için en temelini şeyettim ben.

öğrenilen olaylar genetik ile depolanmaz ki. annesi falan öğretmiştir. öyle olsaydı şu an doğan insanların her konuda bilgisi olması gerekmezmiydi_?

genetik hafıza
@ayiadam o öyle değil. genetik hafızada karekök nedir darwin kim gibi şeyler depolanmaz tabiki. bildiğim kadarıyla ağaca tırmanmak, yılandan korkmak v.b genetik hafıza olarak geçiyor.
tabi genetik hafıza ve içgüdü çok kolay birbirine karışıyor bilemedim.

gerçi anahtar sözcük arama filan denmiş soru olarak emmee şöyle ki
olay aslında adaptasyon ile ilgili. ortak bilincin dna ile aktarımından bahsediyosun ama bunun bilimsel dayanaklarını buldular mı orasını bilemiyorum. tekamül kelimesini ruhsal/bilgisel evrim olarak kullanıyoruz ama sonuçta evrim demek. tekamül ve genetik aktarımın elele gittiğini düşünen çevreler mevcut fekat akademik olup olmadıklarından şüpheliyim.
www.associatedcontent.com
bu makalede de "pseudoscientist" olarak adlandırılmışlar zaten.
jung işin başını çeker diyor hatta.

genetic mnemonics diye bir kavram da var ama detayını araştırmadım.
bu abi ünlüymüş misila
en.wikipedia.org